Türkiye’de yatırım teşvik sistemleri, ekonomik kalkınmanın hızlandırılması, bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılması, stratejik sektörlerin desteklenmesi ve dışa bağımlılığın azaltılması amacıyla sürekli güncellenmektedir. Teşvik sisteminin temel felsefesi, özel sektör yatırımlarını yönlendirmek ve kamunun kalkınma hedefleriyle uyumlu hale getirmektir. Bu çerçevede devlet, yatırımcılara çeşitli vergi avantajları, finansal destekler ve kolaylıklar sağlayarak hem ekonomik büyümeyi hem de istihdamı artırmayı hedeflemektedir. Aynı zamanda, küresel rekabet gücünün artırılması, stratejik ürünlerde yerlileşme ve sürdürülebilir kalkınma da sistemin ana felsefesini oluşturan unsurlar arasındadır.
Bu bağlamda, 2012 yılında yürürlüğe giren 3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Kararı ile 2025 yılında kabul edilen 9903 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Kararı arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Bu makalede, söz konusu iki sistem arasındaki temel ayrımlar ve yeni sistemin sunduğu yenilikler ele alınacaktır.
3305 sayılı karar; Genel Teşvik, Bölgesel Teşvik, Büyük Ölçekli Yatırımlar ve Stratejik Yatırımlar olmak üzere dört ana başlık altında yapılandırılmıştı. Sistem, ağırlıklı olarak bölgesel farklılıklar üzerinden teşvik oranlarını düzenlemekteydi.
9903 sayılı karar ise daha modern bir yapı getirmiştir. Yeni sistem; Türkiye Yüzyılı Kalkınma Hamlesi, Sektörel Teşvik Sistemi ve Bölgesel Teşvikler temelinde kurgulanmıştır. Kalkınma hamlesi programı üç alt başlıktan oluşmaktadır: Teknoloji Hamlesi Programı, Yerel Kalkınma Hamlesi Programı ve Stratejik Hamle Programı. Bu kapsamda teknoloji, yerel kalkınma ve stratejik yatırımlar desteklenirken; sektörel teşvik sistemi öncelikli ve hedef yatırımlara yönelmektedir. Böylece, sistem sadece coğrafi farklılıklara değil; aynı zamanda stratejik ve teknolojik önceliklere de odaklanmaktadır.
3305 sayılı sistemde; KDV istisnası, gümrük vergisi muafiyeti, vergi indirimi, sigorta primi işveren hissesi desteği ve yatırım yeri tahsisi gibi klasik destek unsurları ön plandaydı. Bu unsurlar yatırım maliyetlerini düşürerek yatırım kararlarını kolaylaştırıyor, özellikle sermaye ihtiyacını azaltmaya odaklanıyordu. Ancak bu destekler daha çok genel nitelikliydi ve yatırımın stratejik önemine göre farklılaşmıyordu.
9903 sayılı karar ile birlikte destek unsurları çeşitlendirilmiştir. Özellikle makine desteği, faiz veya kâr payı desteğinin yeniden düzenlenmesi, daha etkin sigorta primi desteği ve yeşil yatırımlara özel teşvikler gibi yeni araçlar sisteme eklenmiştir. Böylece yatırımcılar yalnızca vergi muafiyetleriyle değil, aynı zamanda teknolojik dönüşümü hızlandıracak ve sürdürülebilirliği artıracak ek imkanlarla desteklenmektedir. Bu çeşitlilik, kamu kaynaklarının farklı sektörlerdeki özel ihtiyaçlara göre uyarlanabilmesine olanak tanımakta ve teşvik sisteminin stratejik yönünü güçlendirmektedir.
3305 sayılı sistemde başvurular genellikle sürekli açıktı ve değerlendirme süreçleri daha standart prosedürlere dayanıyordu. Yatırımcı için bürokratik olarak erişilebilir olmakla birlikte, seçicilik açısından sınırlıydı. Dolayısıyla bazı yatırımlar sistemin genel imkanlarından faydalanıyor olsa da, performans veya stratejik katkı kriterleri yeterince gözetilmeyebiliyordu. Bu durum, kaynakların kimi zaman düşük katma değerli yatırımlara da yönelmesine yol açabiliyordu.
9903 sayılı sistemde ise bazı programlarda çağrı usulü esası benimsenmiştir. Bu yöntemle, belirli dönemlerde yapılan başvurular proje değerlendirme komiteleri tarafından çok boyutlu kriterler çerçevesinde incelenmektedir. Değerlendirme süreçlerinde yalnızca mali yeterlilik değil; aynı zamanda yatırımın teknoloji düzeyi, katma değer yaratma kapasitesi, istihdam etkisi, ihracat potansiyeli, yerli üretim zincirine katkısı ve yeşil dönüşüme uyumu gibi göstergeler dikkate alınmaktadır. Bu yaklaşım, teşviklerin rastgele dağılmasını engelleyerek daha verimli ve stratejik bir kaynak kullanımını mümkün kılmaktadır.
Ayrıca 9903 sayılı sistemde performans takibi mekanizmaları da güçlendirilmiştir. Yatırımların yalnızca başlangıç aşamasında değil, uygulama sürecinde ve tamamlanma sonrasında da izlenmesi öngörülmektedir. Böylece teşviklerin gerçekten hedeflenen çıktıları üretip üretmediği denetlenebilecek ve gerektiğinde desteklerin revize edilmesi mümkün olacaktır. Bu durum, sistemin hesap verebilirliğini artırmakta ve yatırımcıları daha planlı, sürdürülebilir projeler geliştirmeye yönlendirmektedir.
3305 sayılı karar daha çok bölgesel gelişmişlik farklarını azaltmayı ve genel sanayi yatırımlarını teşvik etmeyi hedeflemiştir. Bu sistemde öncelikler daha çok mekânsal dağılıma ve üretim kapasitesinin artırılmasına dayanıyordu. Dolayısıyla, stratejik vizyon yerine kapsayıcılık ve sanayi tabanını güçlendirme yaklaşımı ağır basmaktaydı.
9903 sayılı karar ise öncelikleri daha çağdaş ve küresel eğilimlerle uyumlu bir felsefeye oturtmuştur. Yeşil dönüşüm 🌿, dijital dönüşüm 💻, stratejik ürünlerin yerlileştirilmesi, arz güvenliği ve ihracat odaklı büyüme 📈 gibi başlıklar, yeni sistemin merkezine alınmıştır. Bu yaklaşımın temel felsefesi, sadece yatırımı artırmak değil; aynı zamanda Türkiye’nin ekonomik yapısını dönüştürmek, yüksek teknolojiye dayalı rekabet gücünü artırmak ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine katkı sağlamaktır.
3305 sayılı sistemde asgari yatırım tutarları daha esnek olup geniş bir yatırımcı kitlesine hitap etmekteydi. Bu yaklaşım, yatırımları mümkün olduğunca kapsayıcı hale getirmeyi ve ülke genelinde yatırım ortamını canlandırmayı amaçlıyordu. Ancak bu durum zaman zaman kaynakların düşük katma değerli yatırımlara da dağılmasına neden olabiliyordu.
9903 sayılı karar ise bazı programlarda asgari yatırım tutarı, katma değer yaratma kapasitesi, teknoloji yoğunluğu ve sürdürülebilirlik kriterleri gibi daha sıkı koşullar getirmiştir. Bu yaklaşımın felsefesi, kamu kaynaklarının yalnızca büyüme potansiyeli yüksek, stratejik önem taşıyan ve uzun vadede ülkeye rekabet avantajı kazandıracak projelere yönlendirilmesidir. Böylece, yatırım teşvik sistemi nicelikten ziyade niteliğe odaklanmış; yüksek teknoloji, yeşil dönüşüm ve dışa bağımlılığı azaltacak yatırımların önceliklendirilmesi sağlanmıştır.
3305 sayılı teşvik sistemi, Türkiye’nin sanayileşme ve bölgesel kalkınma hedefleri doğrultusunda kapsamlı bir çerçeve sunmuştu. Ancak küresel ekonomik dönüşümler, dijitalleşme, yeşil enerji ve stratejik bağımlılıkların azaltılması ihtiyacı, daha seçici ve modern bir sistem ihtiyacını doğurmuştur. 9903 sayılı yeni teşvik sistemi, bu ihtiyaçlara yanıt veren; teknoloji, sürdürülebilirlik ve stratejik kalkınma ekseninde daha hedef odaklı bir yapı sunmaktadır.
Yeni sistem, sadece klasik teşvik unsurlarını güncellemekle kalmamış; aynı zamanda Türkiye Yüzyılı Kalkınma Hamlesi kapsamında stratejik, yerel ve teknolojik boyutlarıyla bütünleşik bir yaklaşım getirmiştir. Özellikle yeşil ve dijital dönüşümün merkezde konumlandırılması, Türkiye’nin uluslararası rekabet gücünü artırmaya dönük uzun vadeli bir vizyonu ortaya koymaktadır. Bu yönüyle, yeni sistemin yatırımcılar açısından daha rekabetçi, devlet açısından ise daha stratejik ve uzun vadeli hedeflere uyumlu fırsatlar barındırdığı söylenebilir.